6 Nisan 2011 Çarşamba

Kestirme Yol ve Kadının Fendi




      Kestirme Yol 
Her ne kadar, bildikleri kendisine fazla gelen birileri size yol göstermek istese de, en kestirme yol, bildiğiniz yoldur... Denemek bile gereksiz.
Amerika’da Cascade Dağlarını efsanevi dağcı Stephen Meek’in rehberliğinde, bildiği kestirme bir yoldan geçmeyi planlayan 3 arabalı kafilenin yol bulma sürecidir. Üstelik, nehirden uzaklaşıp içecek suyun azalmasına, güneşin altında etrafta hiç bir dağın da gözükmemesine bir de kızılderili eklenir... Gerilimin yüksek tutulduğu çalışmanın derdi sadece bir yolculuk değildir, aynı zamanda farklı medeniyetler, kadın-erkek ama daha da önemlisi hayata tutunma üzerinedir.
Kadınların doğumla sonuçlanan kaosa, erkeklerinse yıkıcılığa yatkın savaşçı bir ruha sahip olduğunu belirten yönetmen çocukları da sanki arayış içinde tanımlamış.
Beyazperde açılmadan yan tarafımda oturan ortayaşın üstündeki hanımla biraz sohbet ettik. Ne garip, başka zaman olsa, sebepsiz yere sinemada yanınızda oturanla muhabbete başlamazsınız. Festival halleri böyle bişey... Acaba, ben de onun yaşında hala onun gibi gözlük camlarımı silip son hazırlıklarımı tamamladıktan sonra beyazperdenin bu sefer neyle açılacağını merakla bekleyecek miyim? Daha da hayranlık duyduklarım, bastonuyla gelenler... Merak ediyorum ister istemez, o yaşlarda da merdivenleri aynı heyecanla tırmanacak mıyım? Nasıl bir tutkudur sinema festivali!

İki film arasında ne mi yapılır? 45 dakikalık arada en fazla bir çay içilir yanında küçük bir atıştırmalıkla, bir de İstiklal gözlemlenir. Oooof of!.. 104 dakikalık bir filme giriyorsunuz; çıkınca bir bakıyorsunuz ki, caddenin boyunda kitap ve defter sayfaları uçuşmuş etrafa, hatta bir yerde yakılmış bile. Tramvay da geçmiş arasında, iyice uçuşmuş kalanlar... Taksim Meydanına doğru kalabalık var, her zamankinden farklı. Neye karar verilip bir araya toplanılmışsa, hala bir aradalar. Tramvay da nasibini almış, hatta film festivaline özel yapılan İstiklal Caddesinin girişindeki takın altında kalmış. Kimine göre eğlence kimisi için kargaşa. Ancak fazla vaktim olmadığından aklımdaki cevapsız ve şifresiz sorularla tıkınma fasılasını değerlendirdim. Çayımı ayçörekle yudumlarken bir ara kulağıma maNga’nın sesi geldi “cevapsız sorular”la... Gülümsedim; eh, şifresini bilmezsen; normaldir.



Kadının Fendi
Sormadan geçmek istemiyorum; hangi arada Türkçe Alfabesine Q ve W eklendi? Geçende şaşırmıştım; O koltuğunu ararken loş ortamda Q ile ayırt edemedim. Fitaş Sinemasındaki bu uygulamaya şaşırdığımı belirtmek isterim.
Başrol oyuncusu Miranda Richardson’un katılımıyla gösterilen Kadının Fendi çalışmasında en çok Bob Hoskins’i beğendim bir de Sally Hawkins’i. Kadınların “eşit işe eşit ücret” mücadelesini eğlenceli bir tempoyla yansıtan film, salonda çoğunluk olarak bulunan kadınlardan alkış aldı.
Ülkemize gelen her yabancının söylediği “çok beğendim ancak” klişe sözleri tekrarlayan Richardson da, trafikten şikayetçi oldu. Duydunuz mu? Ben daha yeni öğrendim; kısa zamanda herkesin kulağına da ulaşır. Trafik cezaları 3.5 kat artıyormuş. Belkim böylelikle... Neyse, pek inandırıcı gelmediğinden, cezaların miktarının artışının trafik düzeni üzerinde olumlu etkileri olacağını söyleyemeyeceğim, üzgünüm. Bu arada, yerimi ararken bir önceki filmi izlediğimiz hanımla karşılaştım J Yine sohbet başladı ama bu sefer diğer yanımdaki hanım da katıldı; İzmir’den gelmiş festival için ve bunu devamlı yapıyormuş. Acaba, başka hangi filmlerde karşılaşacağız... Uzaktan Alin Taşçıyan’ı görünce yanımdan bir ses “eh, demek keyifli bir film” demişti, yanılmamış.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder